BÜYÜKADA
Anneannemin Hürriyet Gazetesinden
‘‘Sadece 49 kupona’’ aldığı tabak seti sanırım bu yazıya başlanılabilecek en
güzel anı. Zaten sonrası Arap turist karmaşası, faytoncu kırbacı ve bisiklet
kazaları gibi zehir zemberek hadiselere dayanıyor.
Anne karnından itibaren en uğrak
mekânım olan Büyükada, bir noktadan sonra eziyetin dört tarafı denizle
sarmalanmış kara parçasına bürünmüş haline geldi. Bir de 99 depremi var ki,
beni telaşlı bir ruh halinde gecenin geri kalanını tavana bakarak geçirtecek
rüyaların konusu olan, onu tamamen es geçmek istiyorum.
Bugün gittiğinizde Arap
turistlerin karneyle ekmek alan insanlara benzer kuyruklar oluşturduğunu
göreceksiniz ki bir adalı için içler acısı bir durumdur bu. Şayet ilk gelişiniz
değilse 45 dakikanızı verip beklediğiniz fayton kuyruğuna girmek yerine yeni
bir uygulama olan adalıların kuyruğuna girmeyi tercih edersiniz diye
düşünüyorum. Gerçi oldum olası suratsız kırbaççılardan nefret etmişimdir fakat
insan arada bir okkalı paralar vererek rezil olmaya hasret kalmıyor değil.
Şu sıralar yeni türeyen bir motor
çetesi var Büyükada’da. Elektrikli motosikletleriyle insanların içinden son
sürat giden bu ‘‘Çılgın Riders’’ grubu sizi her an olası bir kazanın eşiğine
getiriyor. Hızlı yaşama ayak uyduramayan ada halkı ise ‘‘cık cık cık cık…’’
naraları eşliğinde klasik ayıplama ve ardından hiçbir şey yapmama haplarından
sabah akşam birer tane yutup hayatına devam ediyor.
Kısa lafın bir miktar daha
kısası,(çünkü çok doluyum birader kusura bakma) Büyükada’da şuan bir kaos
yaşanıyor. Bir metropol çıkıntısı olduğunu hatırlatır vaziyette kalabalık ve
telaş hakim bu küçüklüğümün çınarına. Reşat Nuri Güntekin şimdi kalksa
yerinden: ‘‘İnziva diye geldik meğer ihtilal yeriymiş’’ der. O derece bir sis
bulutu var şimdi adaların en büyüğünde.
Her yaz gitmeyi ihmal edemeyen
adakolik biri olarak her yazın sonunda: ‘‘Bir daha gelirsem şerefsizim ulan!’’
diyerek bu adadan uzaklaşıyorum ve bu beni bir hayli üzüyor. Adamızı
kaybediyoruz. Hem de taksit taksit. Köşe başındaki dönerci kankam Araplara özel
menü hazırladıklarını söyledi. Ben de zannettim ki onların damak tatlarına
uygun, yöresel bir şeyler falan koydular. Meğerse sadece fiyatları üçle çarpmış
adamlar. E akıllıca.
Bunca yergiden sonra haftaya bir
ada turu yapayım diyorum. Şöyle bir ada havası alır, huzura ereriz. Yalnız
hangisine gitsem karar veremiyorum. Midilli mi Rodos mu yoksa Mikanos mu?
Yorumlar
Yorum Gönder