The End

Çalan enstrümanların sesleri birbirine karışmış,
İçinden çekip alıyorum selamlarını,
Merhabalarını.

Uçan uçaklar hep üç dört üç olsa keşke,
Uzaklar bu kadar ulaşılmaz olmazdı o zaman,
Yalnızlıklarla sevda uzlaşırdı.

Camlardan kayan,
Ve kayarken birbiriyle yarışan damlalar,
Ölüme doğru koşar adım gidiyorlar,
Bilmem farkındalar mı.

Çektiğim her kağıt full-house,
İçilen viskilere azami miktarda buz konulmuş,
Hala çok az eksik ama neredeyse fazla.

Kaybeden takımın soyunma odasındaki sessizlik,
İddaa kuponları yatan abiler için saygı duruşu olabilir mi?
Tek maçtan bir ömür biçmek ve kaybetmek bir muz ortayla.

Altında motoru makas ki ne makas,
Kaldırımlarda yayalar Mario misali kaçışıyor tuzaklardan,
Prenses yaya geçitleri zannederken,
Ülkenin gerçeği şu ki kural mural yok bam bam bam.

Mikro dalgada hızlıca büyüyen,
Fakat ömrü bir o kadar kısa olan savaş çocukları,
Gözyaşları üzüntüden ibaret olmayan ruhlar.

Arada sırada içine düşen gelecek korkusu,
Akabinde harekete geçme isteği ve yine aynı,
Gün yeni baştan hırsını yitirmiş bir döngü.

Ucuz etler raflarda,
Halbuki çok güzel bir kalbi olabilirdi bu kuzunun,
Beyaz tüylerini yolmak için gelen sahibin,
Attıkça güzelleşen kalbine verdiği huzurun.

The end.

Yorumlar

Popüler Yayınlar